Ýki sivil polisle arka kapýdan giriyorum. Güvenlik önlemleri galiba biraz abartýlmýþ…
Salon dolu.
Yerde oturan gençler dýþarý çýkartýlýyor. Ýtfaiye izin vermemiþ…
Farkýndayým, dikkatler üstümde.
“Cemal Paþa’nýn torunu ne diyecek?”
Kuliste vozurdayanlar olmuþ:
“1915′te bizi kesenlerin torununu ne diye davet ettiniz?”
Kulaðýma eðiliyor:
“Bizim de Kerinçsiz’lerimiz var.”
“Bizimki kodeste!”
Oturduðum yerden bakýþlarý, yüz ifadelerini izliyorum. Rahatsýz edici bir vaziyet yok.
Her þey sýcak, dostça…
Ama yine de zor bir akþam bekliyor beni…
Kýsa adý UCLA olan Los Angeles California Üniversitesi’nde büyük bir toplantý salonu.
Kürsüde benimle birlikte üç kiþi var.
Biri, Ermeni Diasporasý’nýn aðýr topu, tarihçi Prof. Richard Hovannisian.
Diðeri, Dr. Pamela Steiner.
Ýki yýl önce Boston’da, baþkanlýðýný yaptýðý Harvard Humanitarian Initiative’in çatýsý altýnda benim için benzer bir toplantý düzenlemiþti.
Üçüncü kiþi, Kurken Berksanlar.
Ýstanbullu bir Ermeni, iþadamý.
Toplantýyý düzenleyen AGBU ASBEDS’in tepe yöneticisi. 1906′da Kahire’de Nubar Paþa tarafýndan kurulan ASBEDS, Ermeni Diasporasý’nýn en büyük yardým örgütü…
Kurken Bey toplantýnýn moderatörü.
Bana atýþ serbest!
Memnunum, lafý istediðim gibi uzatabileceðim. Diðer ikisi benim söylediklerimi tartýþacak, sonra da soru cevap faslý…
“Benim için hiç de kolay bir akþam olamayacak” diye baþlýyorum konuþmama.
“Anadolu’dan size selam getirdim, köklerimiz ayný topraklara uzanýyor, acýnýzý biliyorum, paylaþýyorum” dedikten sonra, salona birkaç kelimelik Ermeniceyle de hitap edince alkýþ kopuyor.
Uzun ama güzel bir akþamdý.
Hiç kimsenin kaygýlandýðý gibi olmadý.
Ýki yýl önce Boston’daki toplantýdan dönerken havalimanýnda baþýmdan geçen bir olayý anlattým toplantý biterken.
Yanýma biri gelmiþti. Ermeni bir gazeteciymiþ. Benim Boston’daki konuþmalarýmý izlediðini, beðendiðini belirttikten sonra þöyle demiþti:
“Sizi oðlum tanýdý. Ama o benim gibi yanýnýza gelip elinizi sýkmak istemedi. Diaspora’da gençler böyle…”
Bunu anlattýktan sonra devam ettim:
“Ben buraya Ermeni gençlerine elimi uzatmak için geldim. Acýlar elbette unutulmayacak. Ama acýlarýn barýþa giden yollarý týkamasýna da izin vermeyeceðiz.”
Bu sözler de alkýþ aldý.
Genç bir kadýn geldi yanýma. Ermeni lisesinde öðretmenmiþ.
Þöyle dedi:
“Ýþte biz tam da bunu yapmaya baþladýk okulda. Ermeni gençlerine Türklerin düþman olmadýðýný anlatýyoruz. Siz de bunu yapýn Türkiye’de, Ermenilerin düþman olmadýðýný anlatýn çocuklarýnýza…”
Kulaðýma eðiliyor:
“Geçenlerde gazetelerde okuduk. Korkunçtu. Galiba Bayburt’un kurtuluþ günü kutlanýrken, temsili olarak Ermeni çocuklarýnýn sýrtýna haç vurulmuþtu, yerlerde süngülenenler var. Felaket bir resimdi. Hâlâ böyle kutlama olabilir mi?”
Yerden göðe haklýydý.
Ben de kendisine Karin Karakaþlý’nýn bu konuda Radikal Ýki’de enfes bir eleþtiri yazýsýnýn çýktýðýný söyledim.
Bu arada Prof. Hovannisian ilk kez bir Türk’le nasýl karþýlaþtýðýný anlatt